250 Bin Dolarlık Yaptırım Pazarlığı
Ukrayna Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU) ve Yolsuzlukla Mücadele Savcılığı (SAP), Skorokhod’un evine baskın düzenledi. Operasyonda, milletvekilinin bir iş insanından “rakip şirketine ABD yaptırımı uygulatmak için” 250 bin Dolar istediğine dair ses ve görüntü kayıtları bulunduğu açıklandı.
NABU'ya göre Skorokhod ve beraberindeki isimler, iş insanından paranın yarısını aldıktan sonra geri kalanını vereceğini söyleyerek yaptırımı işleme koydu; ancak paranın tamamı teslim edilmedi. Skorokhod'un asistanı ve bir başka kişi de şüpheli sıfatıyla soruşturuluyor.
“Daireme koydukları paralar montaj!”
Milletvekili Skorokhod, iddiaları sert biçimde reddetti. Yayınladığı videoda polis baskınından sonra servis edilen görüntülerin “kurgulanmış” olduğunu savunarak dairesini basına gezdirdi.
Skorokhod, NABU’nun “evinde çuvallarla para bulunduğu” yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını öne sürerek şunları söyledi: “Görüntüler montaj. Bunlar benim dairem değil, ses kayıtları düzenlenmiş, amaç bana baskı kurmak ve yurt dışı seyahatimi engellemek.”
Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) ise operasyonda yalnızca “suç faaliyetine ilişkin deliller” ele geçirildiğini açıklamakla yetindi.
Skandalın Karanlık Yönü: ABD Yaptırımlarını Parayla Satmak
Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre, Skorokhod’un kurduğu mekanizma, ABD yaptırımlarının Ukrayna’daki grup ve siyasiler üzerinden “kişiye özel” şekilde yönlendirilebildiğini ortaya koydu. Dosyada, ABD’nin Ukrayna ile koordineli olarak yürüttüğü yaptırım süreçlerinde bazı isimlerin etkili olduğu, bu etkinin ise para karşılığında kullanılabildiği değerlendiriliyor.
Bu yönüyle skandal, yalnızca bir rüşvet dosyası değil; Ukrayna-ABD hattında işleyen gizli yaptırım trafiğinin deşifre olması olarak yorumlanıyor.
Yaptırım uygulanan Türk iş insanları dikkat çekiyor
Skandalın en kritik ayağı ise Türkiye’yi ilgilendiriyor. ABD yaptırım listelerinde, son dönemde Türkiye-Rusya ticari ve siyasi hattında kritik öneme sahip bazı Türk isimlerinin de yer aldığı biliniyor. Bu ilimler aynı zamanda siyasi duruşları ve vatansever kimlikleri ile ön plana çıkıyor. Daha önce FETÖ tarafından da hedef alınan isimlere yaptırım uygulanması hem Ankara Moskova hem de, Ankara Washington ilişkilerine gölge düşürüyor. Yaptırım dosyaların en dikkat çeken isim ise: MHP yönetimiyle yakınlığıyla tanınan iş insanı Mustafa Cankat Aytek Aytek’in adı, ABD’nin Rusya yaptırımlarının genişletildiği dönemde listeye alınan Türk vatandaşları arasında öne çıkmıştı. Aytek'in hikayesi de siyasi kamuoyu açısından dikkat çekici:
Mustafa Cankat AYTEK’in Babası, Ülkü Ocakları’nın kurucularından Hikmet AYTEK. Kendisinin de MHP lider kadroları ile yakın ilişki içerisinde olduğu biliniyor. Rusya’da eğitim almış Mustafa Cankat AYTEK’in Türkiye ve Rusya arasında siyasi ve ticari ilişkileri bakımından kritik bir isim olduğu biliniyor.

“İmamoğlu Casusluktan yargılanacak” dedi, 5 gün sonra hayatını kaybetti!
İş insanı Mustafa Cankat AYTEK’in ağabeyi Orkun Aytek, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde Ankara’da TRT binasını darbecilerden geri alan grubun liderliğini üstlenen AYTEK’in gösterdiği cesaret nedeniyle “15 Temmuz Kahramanı” olarak anılmıştı. Özel Harekat Polisi olarak görev yaptığı sürede de başarılı operasyonlara imza atmıştı. Orkun Aytek’in ölümünden günler önce sosyal medyada yaptığı bir konuşma, Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan casusluk soruşturmasıyla birlikte yeniden tartışma konusu olmuştu. Aytek, vefatından sadece 5 gün önce katıldığı bir Sosyal Medya yayınında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için “Gün gelecek, bu adamın casusluktan yargılandığını görecek bu gözler” ifadelerini kullanmıştı. Orkun Aytek katıldığı yayınında, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbullara ait veri ve stratejik görüntülerin hangi istihbarat örgütlerine nasıl aktarıldığına dair dosyanın bir flash disk ile kendine ulaştırıldığını açıklamıştı. Orkun Aytek, bu konuşmadan sadece 5 gün sonra, 20 Aralık 2022’de geçirdiği kalp krizi sonucu 49 yaşında yaşamını yitirmişti.

Skandalın Ukrayna’daki “yaptırım satışı” mekanizmasını ortaya çıkarması, Türkiye’den bazı isimlerin nasıl ve hangi süreçte ABD yaptırımlarına girdiği konusunda da yeni soruları gündeme taşıdı. Kiev’de “yaptırımların para ilişkileriyle yönlendirildiği” iddiaları, Ankara’da ve Türk kamuoyunda şu soruları yeniden gündeme getirdi:
ABD yaptırım listesine alınan Türk iş insanları gerçekten hangi kriterlerle seçildi,?
Ukrayna merkezli çıkar ağlarının bu süreçlerde rolü oldu mu?
Türk-Rus iş dünyası üzerindeki baskı, siyasi manipülasyonlarla mı yönetildi?
Bu sorulara henüz net bir yanıt yok; ancak Ukrayna’daki soruşturma derinleştikçe, dosyanın Türkiye uzantılarının da tartışılmaya devam edeceği kesin görünüyor.
Yaptırım uygulanan isimlerin siyasi ve ticari konumlarına bakıldığında yaptırımların sonuçlarının Türkiye-Rusya ilişkilerinden ziyade Ankara- Washington ilişkilerini de hedef aldığı ortaya çıkıyor.
Kiev’de Krizin Ucu Büyüyor
NABU’nun “suç örgütü” ifadesi, meselenin sadece bir milletvekiliyle sınırlı olmadığını gösteriyor. Ukrayna’da Zelenski yönetiminin temiz siyaset iddiası ağır bir sınavdan geçerken, soruşturmanın Kiev bürokrasisi ve bazı yabancı bağlantılara kadar uzanabileceği belirtiliyor. Skorokhod ise hala milletvekili statüsünü koruyor ve iddiaların “siyasi motivasyonlu” olduğunu savunuyor.
Yolsuzluk dosyası mı, uluslararası baskı aracı mı?
Ukrayna’daki bu skandal, yalnızca bir rüşvet ve yolsuzluk meselesi değil; ABD yaptırımlarının uluslararası siyasette nasıl bir güç aracı olarak kullanıldığını ve kimi zaman “kişisel çıkar şebekelerine” dönüşebildiğini gözler önüne seriyor.
Türkiye açısından ise dosyanın en kritik yönü, yaptırımların bir bölümünün ABD–Ukrayna hattındaki karanlık ilişkiler üzerinden şekillenmiş olabileceği ihtimali.
Soruşturma büyüdükçe, Ankara'nın da gözünün Kiev’de olacağı kesin.