Soğuk Savaş’tan bu yana dünya dengeleri, Atlantik merkezli güçlerin yönlendirmesiyle şekillendi. ABD ve Avrupa Birliği, Batı ittifakını oluşturan başat aktörler olarak NATO şemsiyesi altında askeri, siyasi ve ekonomik düzeni belirledi. Ancak son 50 yılda yaşanan Vietnam, Afganistan, Irak, Yugoslavya, Libya ve Suriye savaşları bize gösterdi ki Batı’nın “düzen kurma” iddiası, çoğunlukla yıkım ve kaosa yol açtı. Bugün Ukrayna krizi, Gazze trajedisi ve Tayvan gerilimi, mevcut sistemin çözümsüzlüğünü gözler önüne seriyor.
Türkiye Neden TRÇ İttifakında Yer Almalı?
Türkiye, son yıllarda artan bağımsızlık vurgusuyla dış politikasında “denge” arayışını öne çıkarıyor. NATO üyesi olmakla birlikte, ABD ve AB ile yaşanan krizler –F-35 meselesi, yaptırım tehditleri, S-400 krizi ve Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar– Türkiye’ye alternatif bir blok arayışının kapısını araladı.
Rusya ve Çin, son 20 yılda Batı karşısında yükselen iki stratejik güç oldu. Rusya, enerji ve askeri kapasitesiyle; Çin ise ticaret, teknoloji ve üretim üstünlüğüyle dünya sahnesinde Batı’ya karşı alternatif kutup oluşturuyor. Türkiye’nin bu ikiliyle kuracağı yakın iş birliği:
Ekonomide: Çin’in Kuşak-Yol projesine entegre olarak lojistik, enerji ve finans alanında büyük kazanç sağlayabilir.
Enerjide: Rusya’nın doğalgaz ve nükleer yatırımları, Türkiye’yi bölgenin enerji merkezine dönüştürebilir.
Savunmada: Teknoloji transferi ve ortak askeri üretimle Türkiye’nin stratejik bağımsızlığı güçlenebilir.
Diplomaside: Batı’nın tek kutuplu baskısını kırarak çok kutuplu dünyanın inşasında söz sahibi olunabilir.
Batı Asya İçin Yeni Fırsatlar
Batı Asya, son yüzyılda Atlantik müdahaleleriyle istikrarsızlığın merkezi haline geldi. Türkiye, Rusya, Çin İttifakı’nın bu coğrafyaya sunabileceği katkılar azımsanacak gibi değil:
Filistin Meselesi: ABD’nin tek taraflı İsrail politikaları karşısında, Türkiye-Rusya-Çin ekseni daha dengeli ve adil bir çözümün önünü açabilir.
Suriye Krizi: Rusya sahada, Türkiye coğrafyada, Çin ise ekonomik yeniden inşa gücüyle masada birleşebilir.
Enerji Koridorları: Körfez’den, İran’dan ve Orta Asya’dan çıkan enerji hatları, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınırken TRÇ ittifakı bu hattın güvenlik garantörü olabilir.
Batı Asya’da, mezhep ve etnik fay hatlarının derinleştirildiği bu coğrafyada, dış müdahaleler yerine bölgesel iş birliği kültürü gelişebilir.
50 Yıllık Krizlerden Ders
Son yarım asırda görülen en temel gerçek şudur: Batı’nın kurduğu düzen, sorunları çözmemiş, aksine derinleştirmiştir. Vietnam’da milyonlarca insanın ölümü, Irak ve Afganistan’da devlet otoritelerinin çökmesi, Libya’da parçalanma, Filistin’de süren işgal… Hepsi aynı noktaya işaret ediyor: Tek kutuplu düzen, barış ve adalet üretemiyor.
TRÇ ittifakı, bu tabloya karşı çok kutupluluğun kurumsallaşmasıdır. Yani dünyayı yalnızca Washington’dan değil; Ankara, Moskova ve Pekin’den de okuyan yeni bir perspektif. Bu, sadece jeopolitik bir denge değil; aynı zamanda yeni bir medeniyet vizyonu anlamına geliyor.
"Türkiye Kazanır"
Devlet Bahçeli’nin önerisi, kısa vadede tartışma yaratabilir; fakat uzun vadede Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı, diplomatik manevra kabiliyeti ve bölgesel liderliği için güçlü bir seçenek olarak duruyor.
Elbette bu ittifakın riskleri de yok değil; Batı ile gerilimleri tırmandırma ihtimali yüksek. Ancak unutulmamalı ki, bağımsız dış politika her zaman risk barındırır.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya Batı’nın belirlediği dar çerçevede edilgen kalmak, ya da Asya’nın yükselen gücüyle birlikte yeni bir düzen inşa etmek. Türkiye, Rusya, Çin ittifakı, bu ikinci yolun somut ifadesi olabilir.
Son söz: Sayın Bahçeli’nin önerisini bir siyasi slogan değil, yeni bir jeopolitik vizyon olarak okumakta fayda var. Eğer doğru zeminde inşa edilirse, TRÇ ittifakı Türkiye’ye yalnızca 21. yüzyılda değil, gelecek yüzyıllarda da küresel güç olma yolunda önemli fırsatlar sunacaktır.
Yakup Aslan