"Trump, küresel güvenlik dengesini yeniden çizdi: Avrupa kenarda bırakıldı"
ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington’ın Avrupa’yı artık öncelikli müttefik kategorisinden çıkardığını ilan ederken, “ABD–AB stratejik ayrışması” resmileşti. Avrupa başkentlerinde alarm çanları çalıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen Cuma günü açıkladığı yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, transatlantik ilişkilerin geleceğine dair köklü bir dönüşümü işaret ediyor. Belge, Avrupa'nın artık ABD’nin birincil stratejik önceliği olmadığı yönündeki en açık ifade olarak yorumlandı.
Washington, Soğuk Savaş sonrası savunma paradigmasını dönüştürürken, Avrupa’yı “jeopolitik önemi azalan bölge” olarak tanımlıyor ve güvenlik yükünün büyük bölümünü “kendi sorumluluğuna bırakıyor.”
Uzmanlara göre bu doktrin, yıllardır dillendirilen “stratejik ayrışmayı” resmileştirirken, transatlantik ittifakın geleceğini çıkar ortaklığı zeminine çekiyor.
Trump doktrini: “Avrupa kendi yükünü kendi taşıyacak”
Strateji belgesi, Avrupa’nın göç, güvenlik ve demografik sıkışma başlıklarında derin bir “gerileme” yaşadığı tespitine yer veriyor.
Washington’a göre ABD’nin artık kıtanın güvenlik garantörü rolünü tek başına üstlenmeyeceği dönem başlıyor.
Belge, NATO’da uzun süredir süren “maliyet-adalet” tartışmasını yeni bir seviyeye taşıyor:
“Kendi bölgesel sorumluluklarını üstlenmesi gereken bir Avrupa.”
Bu ifade, ABD’nin güvenlik mimarisinde “öncelik sırasının yeniden yazıldığı” şeklinde değerlendiriliyor.
Belgenin en dikkat çeken bölümü, ABD’nin yeni coğrafi öncelik haritası. Trump yönetimi, küresel rekabetin gerçek merkezini Asya-Pasifik ve Batı Yarımküre olarak tanımlıyor.
Bu politika değişikliği, özellikle Ukrayna savaşı, Baltık hattındaki güvenlik riskleri ve Doğu Avrupa’daki askeri dengeler açısından Avrupa başkentlerinde endişe yaratmış durumda. Uzmanlar, “müttefiklikten çok çıkar temelli eşgüdüm” dönemine girildiğini belirtiyor.
Belgede AB’ye eleştiriler: Ulusal egemenlik ve milliyetçi hareketlere sıcak mesaj
Yeni strateji yalnızca jeopolitik bir değerlendirme değil, aynı zamanda siyasi bir mesaj barındırıyor. Belge, Avrupa Birliği’nin “ulus-üstü yapıların baskısında ulusal egemenlikten uzaklaştığını” iddia ederken, kıta genelinde yükselen milliyetçi hareketlere olumlu ifadeler içeriyor. Bu yönlü değerlendirmeler, Washington’ın AB iç siyasetine dolaylı müdahale arayabileceği yönünde yorumlandı.
AB’den sert tepki: “Avrupa’nın siyasi tercihlerine müdahale kabul edilemez”
Stratejiye en çarpıcı yanıt AB Konseyi Başkanı Antonio Costa’dan geldi. Costa, belgede yer alan bazı ifadeleri “Avrupa’ya açık müdahale tehdidi” olarak nitelendirdi ve net konuştu:
“Avrupalılar olarak siyasi tercihleri yalnızca biz yaparız.”
Costa, Avrupa demokrasisinin “özgürlük ve ifade hürriyeti” temelinde şekillendiğini, ABD’nin siyasi yönlendirmesine tabi olmayacağını vurguladı.
Bu çıkış, ilişkilerdeki gerilimin artık sadece devletler arasında değil, AB’nin kurumsal düzeyinde de hissedildiğini ortaya koydu.
Avrupa’da yeni dönem: Stratejik özerklik artık lüks değil zorunluluk
Stratejinin açıklanmasının ardından Avrupa’da güvenlik ve savunma politikalarının yeniden tanımlanacağı yorumları ağırlık kazandı.
Geçiş dönemi; savunma harcamalarının artması, kıtada bağımsız güvenlik kapasitesi ve NATO’ya sınırlı bağımlılık tartışmalarını gündeme taşıyor.
Trump doktriniyle başlayan bu yeni dönem, birçok uzman tarafından “ABD–AB ilişkisinde sarsıcı ama kaçınılmaz bir dönüm noktası” olarak niteleniyor.
Bu tablo, Avrupa’nın jeopolitik geleceğini ABD’nin garanti şemsiyesinden bağımsız bir zemine taşımak zorunda kalacağı yeni bir evreyi işaret ediyor.