Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, Rusya'nın Ukrayna'ya askeri harekatı sonrası dünyanın gündemine yeniden yerleşen Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemini anlattı. Çanakkale ve İstanbul boğazlarının tarih boyunca önemli bir su yolu olduğunu belirten Atabay, özellikle Karadeniz'den güneye, sıcak denizlere inmek ya da Akdeniz'den ticaret amacıyla Karadeniz limanlarına ulaşmak için boğazlardan geçmek gerektiğini, bu nedenle de devletlerin tarih boyunca boğazları ele geçirmek için önemli savaşlar yaptığını söyledi.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi maddeleri nelerdir?
Madde 1
Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar'da denizden geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesini kabul ederler ve doğrularlar.
Bu özgürlüğün kullanılışı bundan böyle işbu Sözleşme hükümleriyle düzenlenmiştir.
Madde 2
Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıdaki 3. madde hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir işlem (formalite) olmaksızın, Boğazlardan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar’ın bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu Sözleşmesinin I sayılı Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır.
Bu vergilerin ya da harçların alınmasını kolaylaştırmak üzere, Boğazlar'dan geçecek ticaret gemileri, 3. maddede belirtilen istasyonun görevlilerine adlarını, uyrukluklarını, tonajlarını, gidecekleri yeri ve nereden geldiklerini bildireceklerdir.
Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.
Madde 3
Ege Denizi'nden ya da Karadeniz'den Boğazlar'a giren her gemi, uluslararası sağlık kuralları çerçevesinde Türk yasalarıyla konulmuş olan sağlık denetimi için, Boğazlar'ın girişine yakın bir sağlık istasyonunda duracaktır. Bu denetim, bir temiz sağlık belgesi (patentesi) ya da işbu maddenin 2. fıkrasındaki hükümlerin kapsamına girmediklerini doğrulayan bir sağlık bildirisi gösteren gemiler için, gündüz ve gece, olabilen en büyük hızla yapılacak ve bu gemiler Boğazlar'dan geçişleri sırasında başka hiçbir duruş zorunda bırakılmayacaklardır.
İçinde veba, kolera, sarı humma, lekeli humma (typhus exanlhematique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan gemilerle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi-dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan gemiler, Türk makamlarının gösterebilecekleri sağlık koruma görevlilerini gemiye almak üzere, sağlık istasyonunda duracaklardır. Bu yüzden, hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır; sağlık koruma görevlileri Boğazlar'ın çıkışında bir sağlık istasyonunda gemiden indirileceklerdir.
Madde 4
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrak ve yük ne olursa olsun, 2. ve 3. maddelerde öngörülen koşullar içinde Boğazlar’dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.
Madde 5
Savaş zamanında, Türkiye savaşmışa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla, Boğazlar'da geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler Boğazlar'a gündüz girecekler ve geçiş, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapılacaktır.
Madde 6
Türkiye'nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayması durumunda, 2. madde hükümlerinin uygulanması yine de sürdürülecektir; ancak, gemilerin Boğazlar'a gündüz girmeleri ve geçişin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Kılavuzluk, bu durumda, zorunlu kılınabilecek, ancak ücrete bağlı olmayacaktır.
Madde 7
'Ticaret gemileri' terimi, işbu Sözleşmenin II. Kesiminin kapsamına girmeyen bütün gemilere uygulanır.
Madde 8
İşbu Sözleşme bakımından, savaş gemilerine ve bu gemilerin nitelikleriyle tonajlarının hesabı için uygulanacak tanımlama, işbu Sözleşmenin II sayılı Ek'inde yer alan tanımlamadır.
Madde 9
Deniz kuvvetlerinin, sıvı olsun ya da olmasın, yakıt taşımak için özellikle yapılmış olan yardımcı gemileri, 13. maddede belirtilen ön-bildirim koşuluna bağlı tutulmayacaklar ve, Boğazlar'ı tek başlarına geçmek koşuluyla, 14. ve 18., maddeler gereğince sınırlamaya bağlı tonajlar hesabına katılmayacaklardır. Bununla birlikte, bu gemilerin, öteki geçiş koşullan bakımından, savaş gemileriyle bir tutulmaları süregidecektir.
Bir önceki fıkrada belirtilen yardımcı gemiler, öngörülen kuraldışılıktan, ancak silâhları: yüzer hedeflere karşı en çok 105 milimetre çapında iki toptan, hava hedeflerine karşı en çok 75 milimetre çapında iki silâhtan çok değilse yararlanabileceklerdir.
Madde 10
Barış zamanında, hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler, ister Karadeniz'e kıyıdaş olan ister olmayan Devletlere bağlı bulunsunlar, bayrakları ne olursa olsun, Boğazlar'a gündüz ve aşağıdaki 13. ve sonraki maddelerde öngörülen koşullar içinde girerlerse, hiçbir vergi ya da harç ödemeksizin, Boğazlar'dan geçiş özgürlüğünden yararlanacaklardır. Yukarıdaki fıkrada belirtilen sınıflara giren gemiler dışında kalan savaş gemilerinin ancak 11. ve 12. maddelerde öngörülen özel koşullar içinde geçiş haklan olacaktır.

Boğazları için 14 savaş yaşandı
Boğazların ele geçirilmesi amacıyla toplamda 14 büyük savaş yaşandığını dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Atabay, 'Büyük devletler Karadeniz'e, özellikle de Rusya'nın tahıl ambarı olması, Karadeniz bölgesindeki ticaret limanlarına ulaşma ve Karadeniz'in ticari açıdan öneminin kavranması açısından buraya çok önem verdiler. Burayı elde etmek, buradaki zenginlikleri kullanabilmek için boğazlar önüne geldiler ve büyük savaşlar yapıldı. Hatta bu savaşlar, bazen yıllarca devam etmiştir. Mesela Osmanlı-Venedik savaşları, Osmanlı-Ceneviz savaşları; bunların birer göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 19'uncu yüzyılda İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya gibi devletler de boğazların önüne gelerek boğazlar konusunda büyük mücadeleler verdiler. İşte 1915'te dönemin yedi düvel dediğimiz devletlerin burada savaşmaları, denizden özellikle saldırarak geçmek istemeleri ve İstanbul'u ele geçirip, yönetimi bertaraf etmek için yaptıkları mücadeleler, Türk milletinin büyük başarısıyla sona erdi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu ve Türk milleti büyük bir zafer kazandı' açıklamasında bulundu.
Boğazların anahtarı Türkiye'dir
Lozan görüşmeleri sırasında boğazlar konusunu Türkiye Büyük Millet Meclisi delegelerinin bir pazarlık meselesi yaparak, özellikle de kapitülasyonların kaldırılması konusunda başarılar elde ettiğini söyleyen Atabay, "Ancak gelişen dünya koşulları çerçevesinde baktığımızda, 1933 yılından itibaren Hitler'in iktidara geçmesi, İtalya'da Mussolini'nin özellikle baskısı karşısında Türkiye, boğazlarının statüsünün değiştirilmesi konusunda birtakım girişimler yapmaya başladı. 1936 yılında yaptığı girişimler sonrasında Montrö'de Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili bir konferans toplandı. Bu konferans, dönemin Lozan Konferansı'na katılmış olan devletlerin tamamının katılması ile sonuçlandı ve hem boğazların statüsü değiştirildi hem de askersizleştirme özelliği ortadan kaldırılmış oldu. Boğazların ve Karadeniz'in anahtarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verildi" diye konuştu.

İki ülkenin güvenliği Türkiye'nin elinde
Atabay, '18 Mart 1915 tarihinde 17'si büyük zırhlı olmak üzere yaklaşık 240 gemiyle saldırıya geçmişlerdi. Türk askeri, Türk topçusu ve boğazlara döşenen mayınlar, gerçekten tarihe altın harflerle geçti. O yüzden Karadeniz'e geçmek isteyenler ve Karadeniz'in statüsünü bir savaş alanı haline getirmek isteyenler, bugün Türkiye'den izin almak durumundadır. Türkiye'nin 'hayır' dediği bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir.' dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti, 'Bu bağlamda aslında Rusya'nın ve Ukrayna'nın güvenliği de bugün Türkiye'nin elindedir. Keza Gürcistan, Karadeniz'e kıyısı olan devletlerdendir. Bugün, Romanya ve Bulgaristan da Karadeniz'e kıyısı olan devletler arasında yer almaktadır. Bunların güvenliği de yine Türkiye'nin elindedir. O yüzden boğazların anahtarı bugün Türkiye'dir ve Türkiye bu anahtarı barış barış için kullanıyor' açıklamalarında bulundu.
3 istisna var
Dr. Öğretim Üyesi Atabay, savaş gemilerinin Türk boğazlarından geçip geçmeyeceği yönündeki tartışmalar ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
'Montrö Boğazlar Sözleşmesi, bir savaş halini gösteriyor. Burada onun uygulaması ve onunla ilgili olarak 19'uncu madde tartışmaları yapılmaktadır. 19'uncu madde de baktığımız zaman, savaş durumunda bununla ilgili olarak kararı Türkiye'nin vereceği belirtilmekte ancak alt başlıklarında 3 tane istisnası bulunmaktadır. Bunlardan biri, savaşan devletlere ait savaş gemileri bağlı bulundukları üslere döneceklerse; o zaman bununla ilgili kararı yine Türkiye veriyor ve dönebiliyor. Bunun haricinde Milletler Cemiyeti'nin zorlayıcı tedbirleri çerçevesinde gemiler varsa; o zaman bu çerçevede de o gemiler de yine Karadeniz'e geçebilecekler. Üçüncü durum ise Türkiye'nin de taraf olduğu yardım amaçlı anlaşmalardır. Eğer yardım amaçlı olarak gemi Karadeniz'e geçecekse; o zaman boğazlardan geçiş imkanı yine Türkiye tarafından verilebilmektedir.'