Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4'üncü Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı'na katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadına şiddettin sadece Türkiye'de değil tüm ülkelerin başlıca sorunu olduğuna dikkat çekti. ''Kadına yönelik şiddet sadece bizim değil, tüm ülkelerin sorunudur. Bu küresel sorunu tüm dünya gibi yasal düzenlemeler, önleme, koruma ve kovuşturma alanlarında ihtisaslaşma ile aşmaya çalışıyoruz.
Bu çerçevede, ilkini 2007'de hazırladığımız ulusal eylem planımızı sürekli geliştirerek bugüne kadar getirdik.''
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi'nin kadına şiddetle bağdaşmadığına dikkat çekti.
''Son günlerde bazı çevreler bugün, yani 11 Temmuz'a doğru gidiyoruz, öncesinde 1 Temmuz itibarıyla resmen çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi'ni, kadına yönelik şiddetten geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor.
Bizim kadına şiddet ile mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi ile başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilme ile bitecek değildir.
Sözleşmeden çekilme gerekçelerimizi, o dönemde kamuoyu ile zaten paylaştık.''
11 Mayıs 2011 tarihinde kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmek için hazırlanmış olan İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan Türkiye, aldığı bir karar ile geçtiğimiz aylarda sözleşmeyi feshetti. Toplamda 46 ülke sözleşmeye imza atarken, 11 ülke ise sözleşmeyi yürürlüğe koymadı, kabul etmedi.

ANLAŞMADAN ÇEKİLEN İLK ÜLKE
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bu durumla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
Toplamda 46 imzacısı bulunan sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülkelerden biri Türkiye 'idi. Türkiye, söz konusu anlaşmayı imzaladıktan sonra, anlaşmadan çekilen ilk ülkelerden biri oldu.
4 TEMEL İLKESİ ÖNEMLİ
Avrupa Konseyi tarafınca da desteklenen İstanbul Sözleşmesi, taraf devletleri hukukî olarak bağladığı ve sözleşmenin dört temel ilkesi; ''kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi'' olarak planlandığı belirtildi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ KABUL ETMEYEN 11 ÜLKE
Her ne kadar dünya genelinde sözleşme İstanbul Sözleşmesi onaylansa da 11 ülke sözleşmeyi imzalamadı.
İmzalamayan 11 ülke:
1- Bulgaristan
2- Ermenistan
3- Çekya
4- Macaristan
5- Lihtenştayn
6- Letonya
7- Moldova
8- Litvanya
9- İngiltere
10- Slovakya
11- Ukrayna
İstanbul Sözleşmesi'ne muhalif olan ülkeler, bu uygulamanın aile yapısını bozduğunu öne sürdü. Macaristan hükümeti duruma dair hatta bir bildiri yayınlayarak ''Bu yasal düzenleme 'yıkıcı cinsiyet ideolojilerini' ve 'yasa dışı göçü' körükleyecektir'' ifadeleriyle konuya açıklık getirdi.
AİLE TANIMI FARKLILAŞACAK' İDDİASI
İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamayan 11 ülke, söz konusu olan sözleşmenin kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemenin ötesine de geçip, kadın ve erkek arasındaki cinsel farklılığı ortadan kaldıracağına inandığını ifade etti.. Bu sözleşmeyi kabul eden ülkelerde aile kavramının tamamen yok olacağını ve farklılaşacağından endişe duyulduğundan kabul etmediklerini belirtti.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ DİNİ KESİMLER SICAK BAKMIYOR
İstanbul Sözleşmesi'ni özellikle muhafazakar kesimler tarafınca kabul edilmemesinin sebebi olarak dini yapıya ters olduğu düşünüldüğünden Macaristan ve Polonya'daki muhafazakar iktidar hükümetleri, aile şiddeti yönelik korumaları erittiğini iddia ediyor.

OKULLARDA VERİLECEK CİNSİYET EĞİTİMİNE DAİR ENDİŞE
Muhafazakar ülkelerin bir başka endişesi ise sözleşmenin okullarda verilecek cinsiyet eğitiminin değiştirmesi. LGBT+ ilişkilerini yaygınlaştırdıkça eğitimin de buna göre düzenlenmesinin önünün açtığını öne süren ülkeler bu sebeple de sözleşmeyi onaylamayı kabul etmiyor
BİR ÇOK KADIN SOKAĞA ÇIKTI
11 ülke yönetiminin İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olan bu tepkisinin sonrasında, birçok kadın ve STK ülkelerde gösteriler, eylemler gerçekleştirmişti. Polonya ise Temmuz 2020 tarihinde ise sözleşmeden çekilebilmek için yasal süreç başlattı. Kararın sonrasında haklarının zayıflayacağını düşünen on binlerce kadın ise gösteri yaptı.
HER SORUNLA BİZZAT İLGİLENDİM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadına şiddet mücadelesinde her zaman ilk sırada yer aldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
''Aile yapısında bir sorun varsa , bunun sorumluluğunu sadece kadına veya erkeğe yüklemek sorunun yarısını görmezden gelmek demektir.
Kadına şiddet meselesinde ortada bir mağdur varsa bir de fail mevcut demektir. İşte bunun için iktidara geldiğimiz günden beri, kadına yönelik şiddetle mücadele öncelikli konularımız arasında yer almıştır. Şahsen de bu konuyu daima yakından takip ettim. Atılan her adımı destekledim. Her sorunla bizzat ilgilendim.
Tek tip bir müdahale ile neticeye ulaşılamayacağı belli olan bu hassas konunun çözümü için farklı politikalar geliştirdik ve uyguladık.
Mesela aile yapımızla ilgili hassasiyetlerimde kadın ne kadar sorumluluk sahibi ise erkek de aynı derecede mesuliyet sahibidir.'' dedi.
BUGÜN DE YARIN DA BU MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ
''Bizim kadına yönelik şiddet ile mücadele çerçevesinde aldığımız tedbirlerin, yaptığımız düzenlemelerin, hayata geçirdiğimiz uygulamaların kadınların haklarına, hukuklarına, onurlarına sahip çıkmamasın tek sebebi, eşrefi mahlukat olan insan sıfatıyla kendilerine olan saygımızdır.
Dün kadına yönelik şiddetle ve kadınların insan olarak haklarını kullanabilmeleri konusunda nasıl mücadele ediyorsak, bugün de yarın da bu mücadeleyi sürdüreceğiz.''
EYLEM PLANIMIZDA GÜNÜN İHTİYAÇLARINA YÖNELİK YENİ BAŞLIKLAR BULUNUYOR
''Ülkemizde ve dünyada yaşanan değişimler, önleyici ve koruyucu çalışmaların da geliştirilmesini gerektiriyor. Bugün sizlerle 4'üncüsünü paylaşacağımız eylem planımızda günün ihtiyaçlarına yönelik yeni başlıklar bulunuyor.
Yeni eylem planımızla mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz. 4' üncü ulusal eylem planımız, 2021-2025 yıllarını kapsamaktadır. Eylem planımızı kamu kurumlarının, STK'ların, üniversitelerin, medya mensuplarının, ilgili tüm paydaşların katkıları ile hazırladık.''

KADINA YÖNELİK ŞİDDET TÜM DÜNYANIN SORUNU
Kadına yönelik gerçekleşen şiddet, sadece Müslüman ülkelerin problemi gibi gösterilmesine rağmen, uluslararası kuruluşların ortaya koymuş olduğu veriler, bunun dünyanın genel sorunu olduğunu açıkça göstermektedir.
Kadına yönelik şiddet, sadece Müslüman ülkelerin problemi gibi gösterilmektedir. Durumun tamamen böyle değil. Birçok ülkenin baz alındığı uluslararası raporlar bunun tam aksini kanıtlamaktadır. Müslüman ülkelerin değil, dünyanın genel sorunu olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde, kadınlar gündelik yaşamlarında, bulundukları herhangi bir ortamda fiziksel veya sözlü taciz mağduru olma riski ile hep karşı karşıya kalmak zorunda kalıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Biriminin geçen sene yayımlaşmış olduğu verilerine göre, dünya genelinde kadınların %35'i hayatlarının bir döneminde hayat arkadaşları tarafından hem fiziksel hem cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Cinsel tacize maruz kalan kadınları ise içermemesi durumun gerçek vahametini gözler önüne sermektedir.
Yapılmış olan bazı ulusal araştırmalar ise bu sayının, kadınların yüzde 70'ine tekabül edebileceğini ortaya koymaktadır. Fiziksel yahut cinsel şiddeti yaşayan kadınlarda, depresyon, kürtaj ve HIV kapma oranları, yaşamayan kadınlara göre daha yüksek seyretmektedir.

Dünya genelinde hemen hemen her gün 137 kadın, aile fertlerinden biri tarafınca katledilirken, 2017 tarihinde ise kasıtlı olarak öldürülen 87 bin kadının yarısından fazlasının yakın partnerleri veya aileden biri tarafınca öldürüldüğü düşülmektedir.
155 ülkede aile içi şiddet ile ilgili yasa çıkarılması ve 140 ülkede iş yerinde cinsel tacize dair yasalar bulunmasına rağmen, bu durum, söz konusu yasaların, her zaman uluslararası standartlara ve tavsiyelere uygun oldukları, uygulandıkları ve yürürlükte oldukları anlamına gelmiyor.
Diğer taraftan ise cinsel istismar, taciz ya da tecavüz verilerinin bulunduğu ülkelerin çoğunda ise mağdur kadınların yüzde 40'ından azı yardım ya da destek istiyor. Mağdur kadınların çoğu aile ve arkadaşlarına yönelirken, yüzde 10'dan daha az bir kesim, polis gibi resmi kurumlara başvuruyor.
Avrupa Birliğinde her 10 kadından biri en erken 15 yaşında siber zorbalığa maruz kaldığını belirtti.
Dünya genelinde ise insan kaçakçılığına maruz kalan kurbanların yaklaşık yüzde 49'u kadınlardan oluşmaktadır. Genç kızların da dahil edilmesi ile bu oran ise yüzde 72'lere kadar yükseldiği Avrupa Birliği verileri doğruladı.
Diğer taraftan, geçen sene, 20-24 yaş arasındaki her beş kadından biri 18 yaşından önce evlendiğini ve çocuk yaşta evlilikler ise aile içi şiddet riskini artırıyor.
Avrupa Birliği'nde her 10 kadından biri en az 15 yaşında siber zorbalığa maruz kaldığını belirtti. Bu mağduriyeti yaşayan kadınlar, saldırgan cinsel içerikli e-postalar, telefon mesajları ve uygunsuz içeriklerle karşılaşabilmektedir. Risk, 18-29 yaş arası genç kadınlar arasında ise en yüksek şekilde seyretmektedir.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da ise kadınların yüzde 40-60'ı gündelik hayatlarının bir döneminde sokağa dayalı cinsel tacize uğruyor.
Arap kadınlarının ise yüzde 37'si hayatları boyunca bir tür şiddete maruz kalıyor ama bu oranın çok daha yüksek olabileceği belirtiliyor.

ABD'DE HER 73 SANİYEDE 1 KİŞİ CİNSEL İSTİSMARA UĞRUYOR
Amerika'da her 73 saniyede 1 kişi cinsel istismar ya da tacize maruz kalmaktadır.
ABD'de cinsel taciz karşıtı en büyük sivil toplum örgütü RAINN'nin verilerine göre, ülke genelinde her 73 saniyede bir kişi cinsel istismar ya da tacize maruz kalırken, her 6 kadından biri tecavüze uğruyor ya da tecavüz girişimine maruz kalıyor.
Sivil toplum örgütleri ve düşünce kuruluşları tarafınca yapılan çalışmalar ve anketlere göre, sık sık toplu tecavüz ve vahşi cinayetler ile gündeme gelen Hindistan ise dünyada en fazla cinsel saldırının gerçekleştiği ülkelerden biridir.
Actionaid uluslararası sivil toplum örgütünün geçmiş senelerde yayınlamış olduğu verilerine göre, Hindistan'da kadınların yüzde 79'u, Vietnam'da yüzde 87, Kamboçya'da yüzde 77 ve Bangladeş'te ise yüzde 57'si bir tür cinsel tacize maruz kaldı.
Latin Amerika ülkesi Brezilya da cinsel saldırıların oldukça yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
Brezilya'da 2013 tarihinde ise yapılan bir çalışmada, tecavüz vakalarından ''salgın'' olarak bahsediliyor ve her 11 dakikada bir kadının tecavüze uğradığı bilgisine yer veriliyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını döneminde dünya genelinde kadına yönelik ve aile içi şiddet şikayetleri 5 kat artış gösterdi.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile dünya genelinde kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesi için bazı verileri paylaştı.
Paylaşılan bu verilere göre, küresel çapta kadınların yüzde 35'i fiziksel yahut cinsel, koca şiddeti veya aile üyelerinden birinden cinsel şiddetine maruz kaldığı belirtildi. Bu açıklanan orana ise cinsel taciz dahil olmadığı belirtildi.
Bazı ülkelerdeki araştırmalar ise kadına uygulanan şiddetin yüzde 70'e kadar çıkabildiğini belirtirken cinsel şiddet yaşayan kadınların depresyon, kürtaj yaptırma ve HIV kapma oranlarının, yaşamayan kadınlara göre daha yüksek olduğunu ortaya koyulmaktadır.
KORONAVİRÜS SALGININDA KADINLAR ŞİDDETE MARUZ KALDI
Dünya Sağlık Örgütünün koronavirüs salgınını ilan ettiği 11 Mart 2020 tarihinden bu yana kadına karşı şiddet özellikle aile içinde büyük artış gösterdiğini belirtti.
Koronavirüs salgını döneminde bazı ülkelerde aile içi şiddet sebebiyle telefon aracılığı ile yardım hatlarını arayan kadınların sayısı 5 kat arttığı tespit edildi.
Koronavirüs salgınıyla birlikte ülkelerdeki ''evde kal uygulamaları, sosyal izolasyon ve ekonomik güvensizlik'' gibi sebepler ise dünyanın her tarafında kadınların evlerinde şiddette karşı savunmasızlığını artırmış oldu.

DÜNYADA HEMEN HEMEN HER GÜN 137 KADIN SESSİZCE ÖLDÜRÜLÜYOR
Yaklaşık dünya genelinde günde ortalama 137 kadın aile üyeleri tarafınca öldürülüyor. 2017 tarihinde küresel çapta kasıtlı olarak katledilen 87 bin kadından yarısından fazlasının 50 bin yakın erkek arkadaşları tarafından yahut aile üyeleri tarafınca öldürüldüğü düşünülüyor. Bu kadınların 30 binden fazlası da eski veya şimdiki eşleri yahut erkek arkadaşları tarafından öldürüldü.
Küresel sorun olarak tespit edilen tüm insan ticareti mağdurlarının yarısını ise yetişkin kadınlar, yüzde 72'sini de kadınlar ve kız çocukları oluşturduğunu ve her 4 çocuk ticareti mağdurunun 3'ünden fazlası ise kız çocuğundan oluşmaktadır.
YÜZDE 1'İ YARDIM ÇAĞRISINDA BULUNUYOR
Dünya genelinde 15-19 yaş aralığındaki 15 milyon genç kız zorla cinsel ilişkiye sürüklendi. Ülkelerin büyük çoğunluğunda ise genç kızlar en çok şimdiki yahut eski eşleri, partneri veya erkek arkadaşı tarafından zorla cinsel ilişki yahut diğer cinsel eylemler riskiyle karşı karşıya bulunuyor.
30 ülkeden yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkan verilere göre, şimdiye kadar bunların yalnızca yüzde biri profesyonel yardım çağrısında bulunduğu tespit edildi.
Birleşmiş Milletler, son zamanlarda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete dair veri paylaşımının artığını, 106 ülkede eşler arası şiddete ilişkin verilerin mevcut olduğunu bildirdi.
121 ülkenin ise koronavirüs salgın döneminde şiddete maruz kalan kadınlara yönelik hizmetleri güçlendirmeye yönelik yeni tedbirlere başvurduğu ve bununla birlikte kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç duyulduğu belirtildi..
